Kuşadası’nda akşam üstü tam keyif zamanıdır. Güneş yavaş yavaş denizin içine batarken gökyüzü turuncu ve pembe olur. Sahilde hafif bir esinti, burnuna tuz kokusu taşıyıp saçlarını oynatır. O sırada karşına sıcak gülüşlü bir kadın çıkar: Kuşadası Eskort Seda. Üzerinde ince bir elbise, elinde de erimiş dondurmasıyla sanki seninle sohbet etmek için gelmiş gibidir.
“Ne güzel gün batımı değil mi?” diye sorar, sanki uzun zamandır tanışıyormuşsunuz gibi samimi. Birlikte sahil boyunca yürümeye başlarsınız. Seda kumda çıplak ayak gezer, ayak parmaklarının arasına kum dolarken çocuklar gibi gülümser. “Buraya her gelişimde kendimi yeniden bulurum,” der.
Yürürken sana şehrin küçük sırlarını anlatır: nerede en taze balık yenir, hangi sokakta ucuz ama lezzetli midye dolma satılır, gece olunca hangi barda canlı müzik dinlemek gerekir. Dili sade, kullandığı kelimeler sıcak. Kuşadası Eskort Seda’yla konuşurken zaman su gibi akar.
Bir ara küçük taşlı bir koya oturursunuz. Dalga sesi hafif hafif vururken Seda çantasından minik bir termos çıkarır. İçinde limonlu soğuk çay vardır. “Sıcakta iyi gider,” deyip sana da uzatır. Bardaklar birbirine çarpar, gülüşürsünüz. O an yıldızlar tek tek görünmeye başlar. Seda başını gökyüzüne kaldırıp “Her yıldız bir dilek,” der ve gözlerini kapatır.
Sonra seni şehir merkezine doğru götürür. Dar sokaklarda rengârenk lambalar yanmış, müzik sesleri geliyor. Küçük bir kafede oturup kahve söylersiniz. Seda kahveyi yudumlarken “Keyif dediğin böyle küçük şeylerde saklı,” diye fısıldar. Kuşadası Eskort Seda’nın yanında kendini rahat, huzurlu ve sanki tatil değil de evdeymiş gibi hissedersin. Gece bittiğinde vedalaşırken eline küçük bir deniz kabuğu bırakır. “Beni hatırlarsın,” der, göz kırpar ve o tatlı gülüşüyle sokakta kaybolur.